İngiliz feminist yazar, romancı ve eleştirmen Virginia Woolf 25 Ocak 1882’de Londra’da doğmuştur. Woolf, 20. yüzyılın ve Viktorya Döneminin en önemli ‘modernist’ yazarlarından biri olarak kabul edilir ve edebiyattaki ‘bilinç akışı’ tekniğinin de öncülerindendir…Kova burcu mevsiminden geçerken tarihte ‘bugün’ doğan Woolf’un doğum haritasına kısaca bakalım… (Bu yazı haritanın kapsamlı bir yorumu değildir; sadece Woolf’un yaşamında göze çarpan bazı unsurların haritasındaki göstergelerine bakacağız).
Virginia Woolf, İngiltere’nin en seçkin ve en entelektüel ailelerinden birinde dünyaya geldi. Babası Sir Leslie Stephan, o dönemin en ünlü editörü, eleştirmeni ve biyografi yazarıydı. Woolf’un Yükselen’i, kendi entelektüel ve yazar kişiliğine uygun olarak İkizler ve burada 1.evde İkizler’de Güney Ay düğümü de var. Woolf, Viktorya dönemi gibi, ailevi/geleneksel değerlerin aşırı vurgulandığı, ‘sevgisiz’ evliliklerin kutsal bulunduğu ve kadınların evde oturması (The Angel in the House – Evdeki Melek!) gerektiği gibi dar kafalı kurallarla dolu bir atmosferde, babasının büyük ve zengin kütüphanesinde, yani ‘evde’ eğitim görür. Haritaya baktığımızda, Woolf’u temsil eden gezegenin, yani Merkür’ün Kova’da, 10.evde olduğunu görüyoruz; dahası babasını temsil eden gezegen Güneş de MC ile kavuşum yapıyor (4.ev – 10. ev vurgusu ebeveynlerin kişinin yaşam yolundaki veya kariyerindeki etkisini vurgular – Woolf’un yaşamı orijinal ‘edebi’ tarzına ve farklılığına rağmen ailesinin etrafında döner). Ayrıca Kova’daki Güneş’in, burada ‘fokal’ bir gezegen olduğunu düşünürsek (MC ile kavuşumda), Woolf’un yaşamında babası dahil, tüm ‘eril figürlerin’ önemi büyüktür…Özellikle kendisini gösteren gezegen olan Merkür’ün Kova’da/10.evde olması, Woolf’un kariyerinin şekilleneceği veya ün/itibar kazanacağı konuların, Merkür’e özgü (yazarlık/eleştirmenlik/konuşmacı vs) konular olduğunu gösteriyor… Kova vurgusu (Merkür/MC ve Güneş Kova’da) ise, bu tarzın veya sesin, o dönemin kurallarına ve geleneklerine baş kaldıran ‘aykırı’ bir ses olduğuna işaret ediyor… Woolf, o dönemin seçkin ve aydın kişilerinin katıldığı toplantılarda açık sözlülüğü ve isyankar (Kova) tavırları ile tanınırmış…
Woolf ayrıca feminist edebiyatın öncülerinden… ‘Kendine Ait Bir Oda’ kitabı ile, feminist akımın yoluna büyük bir ışık tutar… Woolf, kadın özgürlüğünün her anlamda kısıtlandığı bir dönemde yaşamasına rağmen, Kova temasına uygun olarak, o dönemin bakış açısını ‘modernize edecek’ ve hatta dünyanın gidişatını değiştirebilecek güçte düşünceler, teoriler ve eserler bırakmanın peşindeydi; ona göre kadınlar için bu değişim, zihinsel bir özgürlükle başlıyordu. Kadınlardan neden ‘Shakespeare’ gibi bir deha çıkmıyor sorusuna, ‘Kendine Ait Bir Oda’ ile tokat gibi bir cevap veren Woolf, yaratıcılığın gizemli ama tehlikeli coğrafyasına açılan kapıları aralamış ve kadınların sesini edebiyata kazımıştır… Bir kadın, tüm toplumsal dayatmalardan arınıp, kendi parasını kazanabilir, kendi ayakları üzerinde durabilir ve ‘kendine ait bir odada’ kalabilirse, erkeklerle aynı derecede yaratıcı, entelektüel ve üretken olabilirdi… Burada öncelikle, Kova’ya özgü olarak ‘herkese özgürlük’, bireylik ve eşitlik temasını görüyoruz; ayrıca bu maddi/manevi anlamda ‘ihtiyaçsız’ olmak ve kendi ayakları üzerinde durmak ile ilgili tema ise haritadaki Boğa’daki kümeleşme (stelyum) ile ilişkilendirilebilir…
Woolf’un ‘dişil’ prensibi temsil eden iki gezegenine bakalım… Ay, kendi isteklerinin peşinden özgürce gitmek isteyen Koç’ta 12. evde; 12. ev başlı başına inzivayı ve yalnızlığı gösteriyor; Venüs ise 29 derece Oğlak’ta, anaretik (yıkıcı) bir derecede… Haritanın genelinde, bir özgürlük (Koç- Kova -İkizler -Yay), kendine yeterlilik (Boğa) ve yalnız kalma arzusu (12. ev vurgusu – Venüs Oğlak) vurgusu var… Fakat ‘anaretik/yıkıcı’ derecedeki Venüs özellikle dikkat çekici… Venüs’ün Oğlak’ta geleneksel veya tutucu bir ifadesi olsa da, 29 derecede olunca, gelenekleri aşmak veya sınırları zorlamak ile ilgili bir ifade kazanıyor…Tanıdık bir sürecin sonunu getiren dönüştürücü deneyimlerle ilişkilendiriliyor. Woolf, Venüs prensibine uygun olarak, kendi yazıları/yaşamı üzerinden, kadınlara (Venüs) olan geleneksel bakış açısını kökten değiştiren bir tarza sahip… Ayrıca çoğu zaman kendisini bulunduğu ortamın (evliliği dahil hiçbir ilişkisinde mutlu olmamış) değerlerinden kopuk, yalnız ve mutsuz hissetmiş… Woolf’un 1.ev/7.ev aksında ay düğümleri (İkizler-Yay) var; çeşitli ilişkileri ve evliliği (Kitaplarının çoğunu eşi Leonard Woolf sayesinde basılır; hatta Leonard, kendini sürekli sinirleri zayıf ve depresif Virginia’ya adar) oldukça önemli olmuş… Yükselen İkizler ve 1. evde İkizler’deki Güney Ay düğümü, Woolf’un kendine odaklı, ben-merkezci, sinirli ve huzursuz birisi (Mars da İkizler’de) olduğunu gösteriyor; o dönemin beklentilerine uygun olarak veya daha güvende/huzurlu (Boğa teması) olmak için bir evlilik yapmış olsa da, Woolf Viktoria döneminin birçok değerine karşı çıkmış bir yazar… Özellikle ‘To the Lighthouse’ (Deniz Fenerine) adlı kitabında kendi deneyimleri üzerinden, cinsellik/şiddet gibi o dönemde tabu kabul edilen birçok konudan cesaretle bahseder…
Gözde Kara ©
@astrolog_gozdekara