Güneş, 21 Kasım gecesi Yay’daki yolculuğuna başlıyor ve 21 Aralık 2020’ye kadar burada kalacak. İçe dönük ve duygularla güdülenen Akrep’ten sonra, Yay’daki Güneş’in ifadesi daha dışa dönük ve eril bir ifade kazanır. Yay’ın glifi, yarı insan, yarı at olan santordur (insan başlı at biçimindeki mitolojik yaratık). Santorun insan kısmı, elindeki yayı gererek okunu göklere hedef alır; bu glif Yay’ın hem içgüdüsel/hayvani yanını aşıp insan bilincine ulaşmasını hem de okunu göklere uzatarak, yüksel ideallere ulaşma, doğanın, evrenin veya Tanrı’nın yasalarını ve onların insanla olan bağlantılarını anlama, hayatın anlamını bulma ve kendine ait inançlar/prensipler geliştirme amacını temsil eder. Yay, zodyakın ‘öğrencisi, gezgini, misyoneri, rahibi, filozofu ve yargıcıdır.’ ‘Öğrenci’ arketipiyle Yay, bir ömür boyu öğrencidir; fakat Yay bunu İkizler gibi, okuyarak değil, ‘yaşayarak’ yapar. Farklı ufuklara açılmak, farklı ülkeleri, kültürleri ve inançları deneyimlemek, ve bunlara karşı “hoşgörü” geliştirmek Yay’ın dünyaya geliş amacıdır. Buradaki anahtar ifade ise ‘kendisinden farklı olandır.’ Farklılıklara tahammül ve hoşgörü geliştirmesi ise kendisini deneyime açmasıyla olur. İstekleri ve bizim için önemli olan şeyleri gösteren Güneş, Yay’da, dünyayı/evreni anlamak, yaşamını anlamlandırmak, doğruyu bulmak ve kendi deneyimlerine göre bir prensip ve inanç sistemi geliştirmek ister. Bunu yaparken iki yolu vardır. Bu iki yolun birisinde gölgeleri, yani olumsuz yanları, diğerinde ise yaşam amacını gerçekleştirmesine destekleyecek olumlu yanları ortaya çıkar.
Yay, sadece okuyarak, kulaktan duyduğu bilgilerle ya da kendi sisteminin içindeki bilindik bilgileri ya da inançları benimseyerek, kendisini farklılığa, gelişime ve deneyime kapatabilir. Bu durumda, dogmatik ve katı inançlarla bir ‘fanatiğe’ dönüşür. Kendi inançlarını, etik veya dini prensiplerini, kendi yargılarını ve kanılarını başkalarından üstün görür. Kendisini kibirle “üstün” bir yere koyar; sınıf ve asalet bilinciyle insanları aşağıdakiler ve yukarıdakiler diye ayırır. Önyargı, hoşgörüsüzlük, aşırı yargılayıcılık, kibir, kendi varlığını bulunmaz hint kumaşı sanmak, içten gelen bir cömertlikle değil ‘lütfedermiş’ gibi vermek, kendi vaaz ettiklerini uygulayamayan iki yüzlü bir ahlakçılık, aşırı iyimserlikle ve güvenle bugünün işlerini yarına bırakmak, herşeyi Tanrı’ya havale etmek, tembellik, şansına aşırı güvenmesi veya bugüne/şimdiye odaklanamaması sonucu fırsatları kaçırmak veya aşırı fırsatçılık, parayı/zamanı/enerjiyi çarçur etmek, yapamayacağı sözler vermek, patavatsızlık ve kabalık söz konusu olabilir. Yay’ın kendisini yaşama ve gerçek deneyime kapatarak tıpkı bir ‘guru’ ya da bir ‘asilzade’ gibi davrandığı ve herkesten üstün gördüğü bu modelde, söylediklerini ya da inandıklarını yaşama geçirmesi ve kendisini gerçekleştirmesi pek mümkün olmaz.
Dışa Dönük bir ateş burcu olan Yay, yaşamı neşe, güven ve iyimserlikle kucaklar. Yay, doğanın ve evrenin yasalarına, doğruya, yaşam bilgeliğine ulaşma yolculuğunda, kendisini yaşama ve farklılıklara açarsa, hoşgörü ve tahammül geliştirebilir. Bunun anlamı, farklı ülkeler, şehirler gezmek, farklı insanlarla tanışmak, onların kültürlerini deneyimlemek olabileceği gibi, kendi topluluğunun ya da kültürünün içinde bile kendisinden farklı düşüncelere ve inançlara sahip insanlara karşı önyargısız davranmak şeklinde olabilir. Yay’ın en nihayetinde taraf olması, birşeyleri anlamlandırarak ve yorumlayarak bir yargıya ulaşması, inanç geliştirmesi ve yaşam ustalığına ulaşması gerekir; burada önemli olan bu taraflılığın, anlamın, yorumun, ‘son yargının’ veya inancın, Yay’ın varsayıma, kanısına, dogmatik inançlarına ve katı prensiplerine dayanması değil, kendi deneyimlerine ve yaşantılarına dayanmasıdır. Geleceğe ve olasılıklara açık olması ise Yay’a uzak görüşlülük ve öngörü yeteneği verir.
Özgürlüğe düşkün ve gelişime açık Yay’ın yöneticisi Jüpiter, ‘toplumsal/geleneksel normlara ve kurallara önem veren, çalışkan ve azimli ’ Oğlak burcunun son derecelerinde. Burada hem ‘düşük’ konumda hem de Satürn ile kavuşum yaparak Kova’ya geçmek üzere ilerleyecek. Dolayısıyla, birçok konuda sınırsızca büyümek, açılmak veya abartıya kaçmak pek mümkün görünmüyor. İşleri şansa bırakmak, kendine/şansa aşırı güvenmek, fırsatların kapımıza öylece gelmesi beklemek, yapılacak önemli işleri yarına bırakmak ve ertelemek hiç akıllıca olmayabilir. Bu yüzden, bu senenin sonunda Oğlak’tan çıkarak Kova’nın 0 derecesinde gerçekleşecek Jüpiter ve Satürn kavuşumundan (19 Aralık ) önce, profesyonel ya da kişisel anlamda önemli işleri tamamlamak ve hedefleri gerçekleştirmek üzere yoğun bir çalışma evresine girebiliriz. Otorite tarafından dayatılan kurallara ve yönetmeliklere uymak zorunda kalabiliriz.Jüpiter’in buradaki ifadesi, pratiklik ve uygulamadır. Bu açıdan, tembelliğe teslim olmaktan ziyade, düşündüklerimizi ve planlarımızı hemen hayata geçirecek şekilde davranırsak verimli sonuçlar alabiliriz…
Gözde Kara