VENÜS-URANÜS KARESİ

15 Eylül’de Aslan’daki Venüs ile Boğa’daki Uranüs arasındaki kare açı kesinleşiyor. Sevgiyi,uyumu, dünyayla/insanlarla nasıl ilişki kurduğumuzu ve maddi/manevi değerleri gösteren Venüs ile bağımsızlığın ve “beklenmedik” değişimlerin gezegeni Uranüs arasındaki bu gerilimli açı, hem ilişkilerimizde hem de finansal konularda “ani” bazı değişikliklerle karşılaşabileceğimizi gösteriyor. Özellikle ilişkilerimizde bağımsızlığımızı ve bireyliğimizi ifade etme arzusu artıyor. İçsel anlamda “bağlanma- özgürlük” çatışması yaşadığımız her ilişki modelinde, bir ileri bir geri gidebiliriz. Bağlanmak ve uyum sağlamak özgürlük kaybı olarak görüldüğünde, isyan etmek, tuhaf, egzantrik veya aşırı mesafeli davranışlar sergileyerek “kopmak” ve ilişkilerimize zarar vermek söz konusu olabilir. Bu açı ilişkileri, uyumu, sevgiyi ve işbirliğini “sıradan” bulmak ile de ilgilidir. Çünkü Uranüs dokunduğu gezegenin ifadelerinde, özellikle gerilimli açı yapıyorsa, kişiye herkesten “farklı” olma ve insani olan herşeyi küçümseme duygusu verir. Bu durumda sevgi, uyum veya değerler(maddi/manevi değerler, öz-değer duygusu) küçümsenir. Uranüs’ün aynı zamanda eşitliğin ve kardeşliğin gezegeni de olduğunu hatırlarsak, bu durumda “eşit” ve her iki tarafın da bağımsızlığını ifade edebildiği bir ilişkiyi kurmak zorlaşır. Kendi adımıza istediğimiz özgürlüğü ve bireyliği, karşımızdaki için de istediğimizde, yani onun bireyliğine saygı duyduğumuz zaman eşitliği sağlamış da oluruz. Bu açı şu temaları gündemimize getirebilir:


  • İlişkilerde huzursuzluğun artması, sadakatsizlik/ihanet
  • Mesafe ve özgürlük arzusuyla ilişkileri koparmak, yalnızlaşmak
  • Aniden başlayıp biten aşk ilişkileri,
  • Beklenmedik harcamalar yapmak veya ani finansal kayıplar
  • Alışık olduğumuz veya değer verdiğimiz birşeyin/insanın yaşamımızdan kopması
  • Sıradışı ve tuhaf zevkler (Alışkanlıklarımız dışında, farklı birşeye veya bir insana duyulan ani çekim)
  • ‘Toplumdışı’ hissetmek ve yabancılaşmak

Bu açı bizi şok eden ve zorlayan deneyimleri önümüze getirerek, artık hem ruhen hem de fiziken “özgürleşmemiz” gereken konulara da dikkatimizi çekiyor. Özellikle kendi bireysel özgürlüğümüzü hiçe saydığımız ya da kendi değerlerimize aykırı davrandığımız yerlerde, içimizden başkaldırmak gelebilir. Bu başkaldırı ise, karşımızdaki insandan ya da o durumdan bağımsız olarak, aslında sırf onaylanmak veya sevilmek için kendimizi hiç ait hissetmediğimiz bir yapıya hapsettiğimiz ve orada boyun eğdiğimiz için kendimize karşı duyduğumuz bir memnuniyetsizliğe işaret edebilir. Bu hapisten çıkmanın yolu da, isyan etmekten veya özgürlüğü zorla alınan ya da talep edilen bir şey olarak görmekten çok, kendi bireyselliğimizi kabullenerek onu korkmadan ifade etmekten ve kendi özgürlüğümüzün sorumluluğunu almaktan geçer…

Gözde Kara