JÜPİTER-SATÜRN KAVUŞUMU

21 Aralık 2020’de (Kış gündönümünde) Kova’nın 0 derecesinde Jüpiter ve Satürn kavuşuyor. ‘Büyük Kavuşum’ veya ‘Büyük Mutasyon’ diye adlandırılan bu kavuşum 16 Temmuz 1623’ten beri Jüpiter ve Satürn’ün en yakın kavuşumu; birbirlerine 0.1 dereceden yakın olacaklar. Bir önceki en yakın kavuşum ise bundan 800 sene önce, 1226’da gerçekleşmiş. Her 20 yılda zodyakın başka bir burcunda kavuşumlarıyla başlayan döngü, yeni bir kuşağı/nesli başlatıyor. Bulunduğu burç da önümüzdeki 20 senenin genel tonunu belirliyor. Bu iki gezegen aynı zamanda 200 yıllık bir element döngüsüne sahip; 200 senelik ‘Toprak’ elementi (Boğa-Başak-Oğlak) döngüsünden sonra, ‘Hava’ elementi (İkizler-Terazi-Kova) döngüsü başlıyor. Son iki yüzyıl boyunca, toprak burçlarının, tutuculuk, muhafazakarlık, toplumsal ve geleneksel kurallar, toplumsal hiyerarşi, otoriter güç yapısı, kontrol, mülkiyet, sahiplik, kapitalizm,dar görüşlülük, maddi güvenliğe/düzene takıntı, cimrilik ve değişime direnç ile ilgili temaları hakimdi. Hava döngüsünün başlamasıyla ise, önümüzdeki 200 yılda, iletişim, haberleşme, enformasyon, tarafsızlık, objektiflik, akılcılık, yeni fikirler/teoriler, bilim, teknoloji ve havacılık gibi konular daha fazla önem kazanacak.

Jüpiter ve Satürn ‘sosyal’ gezegenlerdir ve kişinin toplumla ve dış dünyayla olan bağlantısını sağlarlar. Burada kişinin kendisi değil, topluma/sosyal çevresine nasıl katkı sağladığı, dünyasını/ufkunu nasıl genişlettiği ve sosyal görevleri/sorumlulukları nasıl yerine getirdiği önemlidir. Her iki gezegen de öğretmen ve mentordur; kurallar ve yasalar ile ilgilidir. Jüpiter, ‘Büyük Uğurlu’ olarak cömert, Satürn ise ‘Büyük Uğursuz’ olarak katı bir öğretmendir. Bu iki gezegenin kavuşumuysa, geniş çaplı olarak, Jüpiter’in desteğiyle yer yer genişlediğimiz/büyüdüğümüz, Satürn’ün baskısıyla da bazen kısıtlanıp/daralıp geriye çekildiğimiz yeni bir öğrenme sürecine girdiğimize işaret ediyor. Kova’nın işaret ettiği özgürlük, eşitlik, bireylik, hümanizm, kardeşlik bilinci, objektiflik, toplumsal modernleşme, alışıldık/geleneksel olandan özgürleşme, eskiye ya da eski otoriter yapılara başkaldırı, entelektüel, bilimsel, teknolojik yenilikler, icatlar ve buluşlar özellikle bu önümüzdeki 20 senenin genel tonunu belirleyecek. İletişimle ve sosyal etkileşimlerle ilgili zaten hiç aşina olmadığımız bir yola girdik. Uzaklaşma ve mesafe ile, iletişim ağımız kopmasa bile, yaşama ve insanlara ‘Kova’ya özgü’ olarak bir ekrandan bakıp öyle konuşuyoruz. Teknoloji, iletişim ağımızın kalbini oluşturuyor. Mevcut durumda yaşamın içinde canlı canlı olmaktan çok, dışında bir gözlemci gibi duruyoruz ve gelişmeleri seyrediyoruz. Bu kavuşum, kolektif anlamda girdiğimiz bu yeni atmosfere nasıl uyumlanacağımızı iyice belirleyen ‘deneyimler ve ‘kurallar bütününü’ bize sunacak.

Kavuşumun yöneticisi Satürn ve Uranüs. Satürn, bahsedilen olumlu gelişmeleri birden önümüze sermeyecek, bir çok anlamda yine özgürlüğümüzü önce bir kısıtlayacak; kişisel veya sosyal anlamda sorumluluğunu tam olarak alamadığımız ve kendi ayaklarımız üzerinde duramadığımız hiçbir konuda bize özgürlük vermeyecek, uçuk kaçık ve uygulanamaz olan düşünceleri/fikirleri dinlemeyecek ve bize gerçekçi bir şekilde ‘Bununla ilgili pratik ve uygulanabilir bir planın var mı?’ diye soracak. Yüksek ideallerin ve prensiplerin gezegeni Jüpiter’in idealleri ve uzak görüşlülüğü, Satürn’ün tezgahından geçerek gerçekçilik ve istikrar kazanacak. Bu, bazen hızlanan bazen yavaşlayan ama emin adımlarla gidilen bir sürece işaret ediyor. Uranüs Boğa’da, kolektif olarak alışık olduğumuz güvenlik yapılarını sarsıyor ve bizi bildiğimiz bir alandan çıkmaya zorluyor. Bunun amacıysa, sahip olduğumuz tüm kaynakları (maddi/manevi değerleri veya yetenekleri) nasıl kullanacağımız ve geliştireceğimiz ile bize yeni ve orijinal bir bakış açısı kazandırmak. Eskiye dair olan bir çok şeyi modernize etmek ve bazılarını tamamen geride bırakmak durumunda kalabiliriz. Hem kişisel hem de kolektif anlanda güncellenmemiz gereken bir döneme giriyoruz. Sadece alışkanlıklarımız değil, kişisel anlamda kalıplaşmış düşüncelerimiz ve değer yargılarımız da sınanıyor. Bunların çoğu bize ne çözüm getiriyor ne de gelişimimize yardımcı oluyor. Bu kavuşum, subjektifliği ve benmerkezciliği aşarak, daha kolektife yönelik ve insancıl davranarak ilerlememiz gereken bir dönemi de başlatıyor…

Gözde Kara