23 Aralık’ta Koç’taki Mars ile Oğlak’taki Pluto arasındaki kare açının üçüncü versiyonu gerçekleşiyor. İlki 13 Ağustos 2020’de; ikincisi ise 9 Ekim 2020’de gerçekleşmişti. Bu seneyi oldukça yoğun astrolojik etkiler altında bitiriyoruz. En uzun gecenin yaşandığı Kış soltistinde (21 Aralık), Kova’da kesinleşen Jüpiter-Satürn Kavuşumu, Merkür’ün/Güneş’in Oğlak burcuna geçmesi ile birlikte, birçok anlamda farklı ve yeni bir ‘gerçekliğe’ girdiğimizi ve çoğu şeyin artık eskisi gibi olmayacağını iyice anladığımız bir döneme giriyoruz. Bunu da Satürnyen ve Oğlaksı bir şekilde, yani gerçeği olduğu gibi kabullenerek, ne gerekiyorsa yaparak ve önemli tedbirleri alarak yapmamız gerekiyor. Aralık ayı, dönüm noktası olabilecek türden olaylara gebeydi. Mars, 28 Haziran’da Koç’ta başladığı yolculuğuna, Oğlak’taki stelyuma (Satürn-Jüpiter-Pluto) kare, yani gerilimli açılar yaparak gitti; 9 Eylül-14 Kasım arasında geri hareketteyken, aynı gerilimli açıları tekrarladı fakat bu sefer hareketi, atılganlığı ve enerjiyi temsil eden Mars’ın etkisini, içsel olarak, ‘gizliden’ deneyimledik; bir çok gezegenin de geri harekette olması, bizi sanki ne olduğunu tam olarak idrak edemediğimiz, önümüzü tam göremediğimiz ve ‘durağan’ bir havada asılı bıraktı. Malefik (Uğursuz) Mars’ın ifadesi bu dönem dışarıdan tam görünmese de, alttan alta bir çok konuyu tetikleyen ve onlara zemin hazırlayan bir durumdaydı.14 Kasım’da Mars’ın ileri hareketiyle gündemimiz de hareketlendi, olaylar hız kazanmaya başladı. Jüpiter ve Satürn Oğlak’taki transitlerini sonlandırıp Kova’ya geçer geçmez ki – 29 derece ve 0 derece kritik, yani ‘kriz odaklı’ derecelerdir – sanki Oğlak transitine dair son sözlerini söyler gibi, yaşamımızın gidişatıyla ilgili son durumu yüzümüze tüm gerçekliğiyle çarptı ve önümüzde bir dizi krizin daha olduğunu gösterdi.
Kova’daki Jüpiter ve Satürn ‘sosyal’ gezegenler olarak, toplumsal bir zeminin nasıl hazırlanması gerektiğiyle olarak bize Kova’ya özgü, özgürlükçü, eşitlikçi, insancıl, akılcı, daha bilimsel ve teknolojik bir yapının zamanının geldiğini söylüyor ve buna yönelik bir yol haritası veriyor. Fakat yeraltının ve dönüşümün gezegeni Pluto hala Oğlak’ta ve ‘kolektif’ bir gezegen olarak ne kişisel ne de toplumsal olarak asla kontrol edemediğimiz zorlayıcı, yıkıcı, patlayıcı ve aşırı uçlarda olmaya eğilimli evrensel bir enerjiyi temsil ediyor.Pluto’nun enerjisini gizliden gizliye yeraltında fokurdayan ve herhangi bir baskı sonucunda dışarı püsküren bir enerjiye benzetebiliriz. Mars Koç burcundan çıkmadan günler önce, Pluto’ya yaptığı bu kare açıyla, gizli kalmış ve bastırılmış bir çok konuyu gündeme getirecek gibi görünüyor. Kontrol ve güç uygulanmaya veya gizli/saklı tutulmaya çalışılan mevzularda ‘krizler’ yaşanabileceğine işaret eden bu açı, savaşı (Mars) ve güç savaşını (Pluto) temsil eden iki gezegenin gerilimiyle, mücadelemizi de hayatta kalmak, dayanmak ve ne olursa olsun kazanmak üzere vereceğimizi gösteriyor. Gereksiz verdiğimiz güç savaşlarıyla, yaşamın bize anlatmaya çalıştığı ‘ana temayı’ ve aslında gerçekleri kaçırıyor olabilir ve enerjimizi boşuna harcıyor olabiliriz. Mars-Pluto karesi, işte tam da bu miadını doldurmuş ve artık çürümüş konuları su yüzüne çıkarabilir. Zehirli duygularla (kin, nefret, intikam, haset vb.), zorlayıcılıkla, saplantıyla, acımasızlıkla ve manipülasyonlarla yürütülen her işte, istenilen sonucun tam tersini elde etmek kaçınılmaz… Bu açı aciz kalma ve kaybetme korkusunu da arttırdığından, en çok neye bağımlıysak, o konuya/duruma daha da tutunmak söz konusu. İçinden çıkılamaz durumlara verebileceğimiz en iyi yanıt ise, elimizden gelenin en iyisini yaparak gerisini bırakmak, yaşama veya Büyük Güc’e teslim olmak…
Gözde Kara